ALDI FIRINCI !
Olmadı canımın içi !
Var mı destursuz geçmek ?
Selam sabah vermeden
Hele başını çevirerek
Açtım mı fırının kapağını
Saldım mı orta yere
Pişmiş ekmeğin buharını
Acımam kimseye
Geçirtmem sokaktan
Burnundan yakalarım adamı
Nasıl canımın içi ?
Pek güzel koktu değil mi ?
Nefes alışın hızlanmış
Gözlerin yarı kısık
Açılmış burun kanatların
Takmış bordasına poyrazı
Koparıp atmış palamarı
Almış başını gider gemi
Rotan tezgah canımın içi
Direnme boşuna
Bırak dümeni
Al şu ekmeği
Taşfırın bu canımın içi
Sabahtan dizerim tezgaha
Tazecik, sıcacık ekmekleri
Türül türül kokar
Mest eder yiyeni
Al bir sokum ucundan
Yavaştan tadını çıkar
Aheste aheste
Nefesini genzinden ver
Duy rüzgârın söylediğini
Düşen yağmur damlalarını
Güneşin anlattığı masalları
Ki onları, hepsini
Buğday başakken dinlemişti
Taşfırınım farklıdır canımın içi
Benzemez diğerlerine
Bilir bunu hemşerilerim
Döşenir siniler usulünce
Gelir evlerden birer birer
Delikanlılar taşır
Daracık sokaklardan geçer
Bakır adına yaraşır
Bayram yeri olur fırınım
Sofra bezine sarılmış tepsiler
Dizilir yanyana
Geyikler canlanıverir
Çiçekler açar sıra sıra
Tahta baskılı keklikler öter
Şaşkın düşerim
Düşle gerçek karışır
Fırınım öyle bir yer !
Alırım onları canımın içi
Koyarım közün yamacına
Dinlenerek yavaş yavaş
Oğlak doldurması
Patlıcan oturtması
Çapak dolması
Su böreği, baklavası
Söyleşir ateşle
Koyulaşır sohbet
Saçılır mücevherler
Zorlanır fırın kapağı
Kurban olayım nimetine
Veren bu toprak
Taşfırınım aracı